Biri Hiçbiri Binlercesi - Luigi Pirandello

"Ben" dediğimiz varlık ne zaman tam olarak ben olur? Bizi oluşturan tüm algılardan, yargılardan, sıfatlardan kurtulup çıplak ve gerçek "ben"e ulaşabilmek mümkün mü? Çoğunlukla ailemiz, öğretmenlerimiz, arkadaşlarımız ve hayatımızdan geçip giden herkes tarafından şekillendirilen bir "ben"le yaşamıyor muyuz her birimiz. Bize bakan herkes için farklı biri değil miyiz, hatta kendimiz de her gün farklı bir "ben"le kalkmıyor muyuz yataktan. Bizi tanıyan herkes kadar "ben" taşıyoruz üzerimizde; binlerce, belki de hiçbiri bize ait "ben" değil, gerçekte bir tane "ben" var mı, bilmiyoruz...
Yazar Pirandello, Roma ve Bonn Üniversitelerinde öğrenim görmüş. Buralarda felsefe ile dil bilgisi (filoloji) okumuş. Sonra da Roma'da bir öğretmen seminerinde edebiyat hocalığı yapmış. Karısını akıl hastanesine yatırmak zorunda kalması, onun için yıkıcı olmuş, karamsarlığa düşerek kendini kendini yazmaya vermiş. Önceleri konularını çevresinden seçtiği gerçekçi öyküler ve romanlar yazarken daha sonra tiyatro eserleri yazmaya başlamış. Yazdığı oyunlar beğenilince 1925 yılında özel bir tiyatro kurmuş, bu tiyatro ile yurt dışı turnelerine katılmış. 1934 yılında Nobel ödülünü kazandıktan iki yıl sonra, 10 Aralık 1936 tarihinde Roma'da ölmüş.
Yapıtlarında "insan nedir?" sorusu üzerine odaklanan Piradello 1904 yılında yazdığı "Il fu Mattia Pascal (Gölge Adam)" da ilk kez insanın içindeki huzursuzluğu işlemiştir. İçimizde, gerçekte olduğumuz ve olduğumuzu sandığımız iki insanı barındırdığımızı düşünen yazar bunu sahne için yazdığı dramlarında da dile getirir.

Biri Hiçbiri Binlercesi
Vitangelo Moscarda, karısının burnundaki küçük kusurunu söylemesinin ardından aynaya bir daha bakar ama bu kez daha derine, çok derine bakar. Burnundan içeri girmek ve kendi gözleriyle bakıp gördüğü bedenin içindeki gerçek insana ulaşmak ister. Buna ulaşabilmenin delilikle eşdeğer tutulabileceğinin farkındadır. Hatta belki de tek yolu budur gerçek ve çıplak ben'e ulaşmanın. Saf ve mutlak "ben" ulaşmak, kendi olduğunu düşündüğü insana da yabancılaşmak, aynaya baktığında asla tanımadığı bilmediği biriyle karşılaşmak, her an ölüp yeniden doğmak, kendinden sıyrılabilmek için küçük oyunlar kurgular.
Yazarın okuyucuyu da oyunlarına ve düşüncelerine ortak ettiği metin, her sayfada kendinizi yoklamanıza, sorgulamanıza zemin hazırlıyor. Kendinizle yalnız kalıp, bir yabancıyla konuşur gibi konuşmak, kendinizi parçalara ayırarak gerçeğinizi bulmak için bir kıvılcım çakıyor içinizde. Deliliğin sınırlarında dolaşmanın özgürlüğünü duyumsuyorsunuz.
Ben yaşıyorum ve defterim dürülmedi daha. Hayatım bitmedi. Ve hayat isimler hakkında bir şey bilmez. Şu ağaç, yapraklarla süslenmiş, ne güzel. Ben o ağacım. Ağaç, bulut; yarın kitap ya da bulut olurum belki. Okuduğunuz kitap, içinize çektiğiniz rüzgar. Her şey dışarıda, serseri gibi.
Biri Hiçbiri Binlercesi
Luigi Pirandello
Çeviri: Fuat Sevimay
Aylak Adam Yayınları


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Güneş, Kum, Deniz ve Kitap

Cenk Hikayeleri - Murathan Mungan

Hangi Şehir Hangi Hikaye